Kitabın Adı: Söz Yangını
Yazar: Senai Demirci
Sayfa:175
Yayınevi: Timaş
Selamun Aleykum Ehlibeyt Dostları
“Söz Yangını” Senai Demirci’nin gıybet ile ilgili yazdığı bir kitaptır. Herkes mutlaka okumalı bu kitabı. Çünkü maalesef öyle bir zamanda yaşıyoruz ki büyük günahlardan birisi olan, Allah tarafından ölü kardeşinin etini yemek diye tanımlanan gıybet çok normal bir şey olarak algılanıyor. Gıybet eden birisini uyardığımız zaman bu ve buna benzer cevaplarla karşılaşıyoruz: “Ben olan şeyi söylüyorum vs” Yok bir de olmayanı söyle iftiraya da bulaş! Tövbe estağfirullah!…
Neyse ben geleyim kitaba, işte tam da böyle bir çağda yaşarken gıybet ile ilgili kitap okumanın, öğrendiklerimizi çevremizdekilere anlatmanın gerekliliğini uzun uzadıya anlatmama gerek yok herhalde…
İnşaallah kitaptan az da olsa etkileniriz de kitabı bitirdikten hemen sonra gıybete başlamayız, kendimizi gıybetten alıkoymaya çalışırız… Ve inşaallah okuduklarımızı çevremizdekilere de uygun bir dille anlatıp onların da bilinçlenmelerine vesile oluruz. En azından gıybet ettiklerini kabul etseler içlerinde bu büyük günahla mücadeleye de başlarlar Allah’ın izniyle…
Arka kapaktaki tanıtım yazısı:
“Gıybet etmemek, “Allah’ı görür gibi yaşama” çabasıdır. Allah’ın duyduğunu bilerek konuşma duyarlılığıdır. Allah’ın işitmesine göre nefes tüketme inceliğidir. Allah işitmiyormuş gibi konuşmak günah değil mi? Senai Demirci, bir insanın, gıyabında da onurunun korunduğu, olmadığı yerde de saygı gördüğü, işitmediği kapı arkalarında da hatırının sayıldığı biricik medeniyetin mensupları olarak, gıybetsizliğe davet ediyor bizleri. Gıybet Gönülsüzlüğüne…
Hep birlikte, sözlerimizden çıkan yangını söndürelim diye.”
***
Kitaptaki “99 Esma 99 Özür ” bölümünü okumak isteyenler yorum bölümüne baksın. Her Esma’ya yazılan duayı teker teker yorum olarak ekledim…
Nâfî
Konuşarak zarar ettim. Faydasız sohbetlere katıldım. Dinleyerek hüsrana uğradım.
Kârlı suskunluklar ver bana da ey Rabbim. Sevaplı yalnızlıklar ver bana da ey Rabbim.
Sayfa:171
Dârr
Zarar da fayda da Senin izninledir. Zarara izin vermen de bir hikmetledir.
Sen hakkımda zarar murad etmezsin, bilirim. Ama ben bana zarar ettirdim.
Ağzımı zararlı sözlere yordum. Dilimi faydasız işlere çevirdim. Kardeşimin sonunda pişmanlığı sebebiyle kâr ettiği günahını dilime dolayarak sürekli zarar içinde zarar etmeye mahkûm oldum. Şimdi ben de pişmanım, gıybetlerimden dönüşümü de bana kâr diye yazar mısın?
Sayfa:171
Mani’
Kardeşimin ölü etini seve seve dişleyecek sürçmelerden koru beni.
Gıybete giden yollardan kalbimin ayağını çek, dilimin elini tut.
Suskunluğun duraklarında durdur gıybete heveslenen dudaklarımı.
Sabrın serinliğinde yatıştır kin ve nefretlerimi, dudağımdan sıçrayan kıvılcımları söndür.
Men eyle, bana dedirtme, kardeşimin hatırını bilmeme neler engelse.
Kes sözümü, kıs sesimi, tut dilimi, uyut öfkemi, eğer gıybete giderse…
Sayfa:170
Muğnî
Dilime değdirdiğin sözler de, sözlere değen dilim de Senin ihsanındır.
Kalbime inen muhabbetler de, muhabbetleri özleyen kalbim de Senin ikramındır.
Beni kelâmına muhatap ederek zengin eyledin. Hidayetini göndererek beni yalnızlıktan kurtardın.
Yalnız Senin işittiğini bilerek konuşan, sözünün özüne eşitleyenlerden eyle beni.
Yüzümü ikiyüzlülükten, dilimi “ikisözlülük”ten uzak eyle.
Yalnız Senin yakınlığını bilerek yaşayan, dudağını kalbine yapıştıranlardan eyle beni.
Kalbimi kötü zanlardan, dudağımı kalpsiz sözlerden uzak eyle.
Sayfa:169
Ganî
Ben Sana muhtacım. Sen bana muhtaç değilsin. Gıybetle kirlettiğim nefeslerimi dilersen kesebilirdin.Nefes alıp vermeye değer gördüğün bu kulunu bağışlayıp, temiz nefeslere, pak sözlere özne eyler misin?
Ben Sana mecburum. Sen bana mecbur değilsin. İkiyüzlülüklerle işgal ettiğim mülkünü, ölü sözlerle harcadığım bu dili ve dudağı, istersen bana çok görebilirdin. Mülkünde yer vermeye değer gördüğün bu kulunu, diriltici sözlere, hayırlı işlere heveslendirir misin?
Sayfa:169
Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm
Celâlin, kerem edip kalp verdiğin bu kulunun zanlardan temiz kalmasını ister.
Celâlin, lûtfedip yüz verdiğin bu kulunu ikiyüzlülükten alıkoymak ister.
İzzetin, varlık sofrasına oturtup ikramlarda bulunduğun kullarına nankörlüğü ve kadirbilmezliği yakıştırmaz.
Celâlin, kelâmınla tenezzül edip muhatap seçtiğin kullarından boş lâflar, faydasız çekişmeler, zehirleyici gıybetler duymamak ister.
Kalbimi zanlarla oyalayıp keremini israf ettim. Kalbini kötülüklerden salim eyleyenlerden eyle beni.
Lûtfünla biricik eylediğin yüzüme ikilik bulaştırdım, kendisinden utandıracak hale getirdim. Beni yalnız Senin veçhine dönerek konuşanlardan eyle.
Sözüne muhatap ettiğin aklımı lüzumsuz düşüncelerde çarçur ettim. Beni yalnız Seni zikredenlerden eyle.
Sayfa:166
Mâlik’ül Mülk
Senin mülkünde, Senin verdiğin bedeni, Senin verdiğin nefesleri, Senin verdiğin zamanları Senin hoşnut olmadığın, benim de tiksinmemi istediğin yersiz, anlamsız, faydasız sözlere sarf ettim.
Senin mülkünden başka gidecek yer yok; bunu bile bile gıybetler ederim. Senin verdiğin bedenle Senin hoşnut olmadığın işler yapmayı terbiyesizlik bilirim, haya ederim. Sen bana nefes verdin diye, nefeslerimi Senin kullarını incitmek için tüketmeyi kendime yakıştırmam, ayıp ederim. Senin bana bahşettiğin sakin saatleri, huzurlu dakikaları, hoşnut olmadığını bildirdiğin işlere ayırmakla hata ettim, pişmanlığımı bildiririm. Beni bağışlamanı umarım ey Mâlik’ül Mülk.
Sayfa:165
Raûf
Biliyorum ki, biz kullarının üzerine titreyip şefkat edersin. Yokluğumuzda bile hatırımızı sorup var eyleyensin. Bulunmadığımız yerlerde, işitmediğimiz köşelerde, bilmediğimiz odalarda, kötülenmemize, küçük düşürülmemize, aşağılanmamıza, hepten kötü diye etiketlenmemize razı olmazsın. Kardeşlerimin yokluğunda hatırlarını onlardan ve benden daha çok gözetiyorken Sen, ben Sen’in olduğun, işittiğin, bildiğin yerlerde kardeşlerimin onuruna laf etmemeliydim, dokunulmazlıklarına dil uzatmamalıydım. Hatalı da olsam, isyan da etsem, rahmetinin üzerimden esirgemeyen Sen, beni yine de merhametinle bağışlar mısın?
Sayfa:165
Afuvv
Sen affedicisin. Ben kardeşimin hatalarını affedilmez buldum, arkasından karaladım onu. Benim bu hatam da affedilir mi?
Sen affetmeyi seversin. Ben kardeşimin hatalarını affetmeyi sevseydim, arkasından susar, yüzüne karşı konuşurdum. Benim bu hatam da affedilecek kadar sevimli mi?
Sen severek affedersin. Ben kardeşimi severek affedebilseydim, yüzüne söylediğimi bir de arkasından söylemezdim, yüzüne söylerim nasılsa diye arkasından söylenmezdim.
Benim bu hatam da severek affedilmeye değer mi?
Sayfa:164
Müntakîm
Sen ki mazlumların ah’larını işitir, ezilenlerin halini görürsün.
Gıybetimle zulmettiğim kardeşimin ah’ını aldım.
Arkadan konuşarak ezdiğim kardeşimin hakkına girdim.
Zalim olduğumu yeni fark ettim, ezdiğimi şimdi bildim.
İntikamından korkuyorum.
Bağışlar mısın beni ey Müntakîm!
Sayfa:164